7 Eylül 2009 Pazartesi

Metal Müziğin Tarihi ve Gelişimi


Metal müziği ilk olarak İngiltere de doğmuş bir müzik türüdür. Metal müziğin alt yapısını Led Zeppelin, Deep Purple, Queen gibi gruplar oluşturmaktaydı. Fakat gerçek anlamda metal müziği Black Sabbath grubuyla hayat bulmuştur. 70’lerde pek fazla popüler olmayan metal müziği 80’lerde çeşitli türlere ayrılmıştır ve dünyaya yayılmaya başlamıştır. Black Sabbath çıkardığı ilk albümünde isyan duygusunu şiddetli bir biçimde müziğine yansıtmaktaydı. O dönem için ilginç gelen şeyler yapıyor herkesten farklı giyiniyorlardı ve bu da insanlar tarafından garip karşılanıyordu. O zamanlarda İngiltere de yaşanan iç savaşlar onların bu müziği yapmasında esin kaynağı oluşturuyordu. Black Sabbath grubu ilk çıktığında bir blues grubu olması da metalin blues müziğinden etkilenmemesini imkansız kılıyordu. Klasik müziğin birkaç unsurunu da içine katarak yoluna emin adımlarla devam ediyordu. 70’lerde daha çok rock müziğinin gölgesinde yaşamaya çalışan metal müziği 70’lerin sonu ve 80’lerin başında moda olmaya başlamıştı. Birçok grup deri kıyafetler giyerek sahnelere çıkmaya başladılar ve birçok fan topladılar. Bu Yıllarda metal müziği gittikçe bölünmeye başlıyordu. Metalle ilgisi olmayan insanların da artık kendilerini metal kategorisinde görmeye başlaması gerçek heavy metal ruhunu yozlaştırmaya başlıyordu. “Heavy Metal görüş olarak da o kadar fazla dağılmıştır ki, zamanla tek çatı altında toplamak olanaksızlaşmıştır.”[I] Metal Müziği 80’lerde birçok türe bölünmüştür:

Thrash Metal: Punk müziğinin etkisiyle ortaya çıkmış bir metal türüdür. Kökeninde Punk müziğinde ki o isyan duygusunu barındıran thrash metal bunu insanlara daha sert ve keskin bir şekilde sunmuştur. Daha sert gitarlar ve daha keskin soundlarla insanları kendine çekmeyi başarmıştır. İlk olarak 1981yılında Overkill grubunun yapmış olduğu bir parçanın çıkış noktası olduğu kabul edilir fakat insanları tam anlamıyla bir thrash albümüyle buluşturan grup Metallicadır. Bunun dışında Amerika da Anthrax, Slayer, Flotsam and Jetsam, Megadeth gibi gruplarda çıkış göstermiştir. İngiliz Thrashinden de Sabbat’ı örnek olarak gösterebiliriz. Thrash Metal genel olarak Punk tan da esinlendiği toplum sorunlarını dile getirir. “İşsizlik ve kötü toplumsal koşulların, hayal kırıklığına uğratılmaktan ve yabancılaşmaktan kaynaklanan öfkeye sebep olduğu doğrudur”[II] Punk müziği genel olarak öfkeyi ve karşı çıkmayı müziğin önüne koyan bir türdür. Thrash metal bu olayları biraz daha müziği de içine katarak insanlara sunmuştur. Özellikle Metallica ve Megadeth gibi gruplar thrash metalin içine melodiyi daha yoğun bir şekilde uygulamışlardır.

Death Metal: Death Metalde Thrash metalden doğmuş bir türdür. İlk temsilcileri Death ve Possesed grupları olmuştur. Amerika da ilk olarak ortaya çıkan hemen ardından Avrupa ya da sıçrayaran akımın temel öncüleri İsveç te faaliyet gösteren Grave, Entombed ve Unleashed gibi gruplar olmuştur. Bu grupların başlattığı akım zamanla evrimleşerek yerini içlerinde teknik, progressive(ilerici ve gelişimci) ve Melodik death olmak üzere yan türlere bırakmıştır. Avrupa da başta İsveç olmak üzere zamanla Almanya ve Doğu Avrupa ülkelerinde bu türe ilgi göstermesiyle Death metal türü Amerika da yaşadığı popüleritesini Avrupa da bulmaya başlamıştır. Amerika kıtasında her ne kadar Suffocation, Martyr ve Theory in Practice gibi gruplar ilgilenmeye devam etselerde türün ana vatanı Avrupa kıtası hatta başta Japonya olmak üzere Uzak Doğu ülkeleri olmuştur.

Doom Metal: Aslen Black Sabbath’ın 70’lerde ki ilk dört albümünden esinlenerek ortaya çıkan ana teması hüzün, yalnızlık, ölüm ve toplumsal yozlaşma olan Doom metal türü Avrupa da Candlemass, Memory Garden ve Trouble gibi gruplarla yükselişe geçmiştir. Ona karşılık Amerika kıtasında ise Solitude Aeturnus, Pentagram ve Crowbar gibi gruplar sayesinde hızla popülerite kazanan bir türdür. Doom metal de diğer türler gibi zamanla değişime uğramış ve başta İngiletere de olmak üzere My Dying Bride, Paradise Lost ve Anathema gruplarının katkısıyla Doom Death adı altında faaliyet göstermiştir. Bu türe yakınlık gösteren başka bir türde Stoner rockdır. Bu türün en bilinenleri arasında İsveçli Katatonia yı saymak mümükündür. Zamanla yozlaşmaya mağruz kalan bu tür başta Finlandiya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde Gothic Metal çatısı altında yeni bir akıma yön vermiştir. Gitar kullanımının yerini klavye kullanımının aldığı bu müzikte esas olarak aşk, yalnızlık ve hüzün teması işlenir.

Power Metal: Helloween grubunun öncülüğünde oluşan power metal türü konularını genellikle tarih ve mitolojik olaylardan alır. Helloween grubunun kurucusu ve gitaristi olan Kai Hansen daha sonra Gamma Ray adı altında başka bir power grubu oluşturarak power metalin gelişimine de katkıda bulunmuştur. İlk Power Metal albümü 1987-1988 yıllarında Helloween’ın Keeper Of The Seven Keys albümüdür. Bundan sonra da Avrupa da birçok grup bundan etkilenerek bu tarz müzik yapmaya yönelmişlerdir. Primal Fear, Angel Dust, Virgin Steel, Rage, Edguy ve Kamelot gibi grupları örnek verebiliriz. Kendi içinde Epic Power, Senfonik Power, Neo Klasik Power gibi tarzlara bölünmüştür.

Progressive Metal: Progressive Metalin diğer türlerden en büyük farkı içerik olarak daha zengin, beste anlayışı açısından daha komplike müzisyenlik açısından daha yaratıcı ve biçim olarak daha fazla çeşitlilik gösteren bir yapısının olmasıdır. Aslında Progressive türler üstüdür. Çünkü daha önceden bahsetiğim bütün türlerden beslenir onları farklı bir anlayışla sentezler ve üstün bir müzikal bir anlayışla sunar. Bununla da kalmayıp Metal dışı türlere de açıktır. Jazz, Klasik, Elektronik gibi farklı müzikal değerlerden yararlanır. Progressive i bu kadar yenilikçi kılan da budur. İlk olarak Amerika da Queensryche, Crimson Glory, Fates Warning, Dream Theater öncülüğünde başlayan Progressive hızla gelişmiştir. Tam anlamıyla Progressive Metal 1992 yılında Dream Theater’ın İmages and Words albümüyle çıkmıştır. İlk Concept metal müzik içinde 1988 yılında Queensryche Operation Mindcrime albümüyle ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise en iyi temsilcileri Pain Of Salvation ve Opeth gibi gruplardır.



[I] Metin Solmaz, Rock sözlüğü: Pan yayınları 2. Basım (1998) s.42

[II] Craig O’Hara, Gürültünün Ötesinde: Çitlembik yayınları 4. Basım (2003) s.27

Yepyeni Bir İsis


Uzun zamandır Sludge Metali takip ediyorum. Bu tür içinde Cult of Luna, Neurosis gibi oldukça sağlam gruplar vardır. İsis te bunların arasında sıyrılan gruplardan bir tanesidir. Fakat bu sene İsis'in çıkardığı Wavering Radiant albümüyle kafam da farklı bir yere sahip olmaya başladı bu grup. 2009 yılının en iyi albümleri arasında olmayı hakeden gruplardan birisi bence. Sludge Metal'i Katatonia'nın da son dönemlerde kullandığı müziğin arkasında devamlı giden melodi yapısıyla birleştirmeyi başarmışlar. Sludge Metal iyi bir şekilde müziğiniz de uygulamak hele bu kadar Alternatif ritimlere kaçan rifflerle birlikte dinleyiciye iyi bir şekilde sunmak gerçekten zordur. Sludge Metal'in zor olmasının sebeplerinden birtanesi milimalist bir tür olmasıdır. Doom'dan doğan bir türdür. Albümde yer yer Drown gitar tonları kullanılmış. Davul ritimlerinin de Toolvari olduğu kanaatindeyim. Sludge gibi minimal bir türü böyle ritimler içinde sunmak gerçekten değişik olmuş. İsis vokalinin de ilk defa bu albüm de clean vokal yağtığını duydum ve çok etkilendim. Jonas Renkse'den etkilendiğim kadar etkilendiğimi söyleyebilirim. Celestial döneminin etkilerini albümün başlarında duyabilirsiniz fakat albüm gittikçe Katatonia'nın son dönemlerine benzemeye başlıyor. Bambaşka bir İsis karşımıza çıkıyor böylece.

Vokaller gerçekten çok etkileyici insanı derinden etkiliyor diyebilirim. Birçok Progressive grupta gördüğümüz, bir melodinin birkaç yerde farklı şekiller de kullanımını görebiliyorsunuz. Atmosfer'in gitarla yapılması da ayrı bir hava katıyor müziğe. Albüm de yer yer 70'lerin Analog Klavye kullanımlarını da görmeniz mümkün. Bu albümün şimdiden 2009'un en iyi albümleri arasına girdiğini düşünüyorum.

Albümü Amazon'dan sipariş edebilmek için: buraya

MP3 mü? CD-R mı?




Yıllardır uzun tartışmalar var bu konuda. Müzik sektörü bu mp3 indirme olayından yakasını silkmiş durumda hatta bazı kayıt şirketleri bile kapanmanın eşiğine geldi. Peki bunun sonu nereye varıyor. Zaman değiştikçe iletişim çağı da değişiyor. Acaba bu değişim müzikteki bazı değerleri yok mu ediyor sorusu asklıma gelmiyor değil. MP3 normal bir CD-R dan dinlediğiniz parçaları sıkıştırarak size sunar. Yani alt sesleri yok etmeye başlar. Müziğin sadece genel melodilerini duayarsınız. Bu pop müzik için geçerli değilse bile çok enstrümanlı müzik için geçerli. Genel de sorulan sorular biz bunu kulağımızla nasıl anlıyoruz peki oluyor. Ben arasında bir fark göremiyorum orada da aynı müzik burda da aynı müzik diyorlar. Sorun orada değil zaten. Sen nasıl bir Divx'den izlediğin filmle DVD'den izlediğin bir film aynı olmuyorsa bu da öyle birşey. Bunu söyleyen insanlar genel olarka müziği bilgisayar ve MP3 ortamında dinledikleri için arada ki o farkı pek kavrayabildiklerini sanmıyorum. Bu aslında tamamen popüler sektörün bize getirdiği birşey. Fakat yapılabilecek çok fazla bir şey yok bir kaç eleştiriden başka. Çünkü her sektör o kadar çabuk değişiyor ki internetle artık bunun önüne geçilemez bir hal aldı. Sanatçılar'ın bu nokta da yapacakları en güzel şey buna ayak uydurarak eğer para kazanamıyorlarsa yeni teknikler geliştirmeleri gerek. Yeniliğe ayak uydurursan bunun da üstesinden gelebilirsin. Zaten artık MP3 piyasası o kadar gelişti ki artık MP3'lerin kayıpsız olanlarını çıkarmaya başlayacaklar.

Ama sanatçılar hala telif haklarıyla uğraşmaya çalışıyor. Bu olay bize değil bu müziği gerçek anlamda yapmaya çalışan insanlara zarar veriyor aslında. Ben de yakından bunla ilgilendiğim için biraz anlayabiliyorum. Çünkü o albümün o stantlara gelene kadar ne kadar para harcandığını onun dışında geceli gündüzlü ne kadar emek verildiğini biliyorum. Daha sonra da onları satamadan bir adamın bir yerden internete koymasıyla herkesin oradan indirmesini görmek kadar acı bir şey olamaz heralde. Sanatta herşeyi kolay ele geçirmek her zaman onu daha değersiz bir hale getiriyor bence. Alt yapısı olan sağlam müzisyenlerinde bundan dolayı artık bütün insanlar arabalarında da dinleyebilsin diye bütün ses değerlerini sonuna kadar açıp albümerini o şekilde piyasaya sunduğunu öğrendim. Bunun üzerine bir akrabamla da hararetli bir tartışmaya girdik. Eskiden de insanlar Plak dinliyolarmış ve kaset olayı çıktıktan sonra isyan etmişler. Aynı şekilde CD olayı çıktıktan sonra da isyan etmişler. O zaman ki insanlar da bu kadar temiz müziği sevmiyorlarmış ve sanat'ın bozulduğu inancındalarmış. Ama galiba bu ondan daha farklı bir şey. Teknolojinin sanatı köreltmesi gibi bir şey. Artık sanatçılar kıyafetleriyle, giydikleriyle meşhur olma yolundalar bu da bizim müzikte ki yorum kıtlığımızı getirmeye başladı açıkçası.

Ben de şu anda İpoddan müziklerimi dinliyorum fakat orjinal albüm alıp onu eve gelince bir heyecanla jelatinini açmanın farklı bir zevk olduğunu düşünüyorum. İnternetten milyon tane şarkı indirip hiçbirisini doğru düzgün dinleyememektense bir tane albümü tam manasıyla anlayıp onun hakkında bir sayfa yazı yazabilmeyi tercih ediyorum.


O gün kü tartışma da da en çok bahsedilen şey aslında Forum kültürünün yok oluşuydu. Çünkü artık insanlar hmm o da güzeldir sağlamdır tavsiye ederim ben bunu gibi yorumlarla geçiştirir oldu. Bu da aslında kötü bir şey.

Enchant-Acquaintance

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...