7 Kasım 2010 Pazar

Pantommind - Lunasense


Bulgaristan'dan bu grupla birlikte Mystica'yı da dinlemiştim, o da beni aynen bu grup gibi riff açısından etkileyen gruplardan biriydi. Balkanlardan böyle gruplar çıkması sevindirici gerçekten. Bulgar grubun ilk albümden tam dört yıl sonra 2009 yılında çıkardığı ikinci albüm olan Lunasense beni şaşırtan albümlerden biri oldu. Shade of Faith albümünde de mükemmel bir organize müzik anlayışı vardı ama bu albümde daha agresif bir yapı var. Dört sene sonra çıkardıkları ikinci albümde virtüöz yapı daha da derin bir hal almış. Hatta albümün daha başlarındaki introda kendini gösteriyor. Bu açıdan daha önceden de yazısını yazdığım Thought Chamber'a benzetmiyor değilim.

O virtüöz yapı daha karanlık, agresif bir yapıyla birleşince mükemmel bir albüm ortaya çıkmış. Bunda Tony İvan'ın yapmış olduğu doomvari vokallerinde etkisi var. Daha ilk parça olan Transmission Part I'da ne kadar enstrüman yüklü bir albüm olabileceğini gösteriyor. Buradaki melodi alt yapısı synth ile oluşturulmuş. Gitar sololarındaki akıcılık ve duygusallık, parçanın doğu ezgili bir melodi koymasını engellemiyor. Aslında albümün başlama noktası Erasable Tears diyebiliriz. Çünkü ilk girişteki enstrümantel parça farklı kurgulanmış. Albümün daha sonra gelecek olan aynı isimde ki Transmission Part II ise DT yapısında olan enstrümantel seri gibi değil. Parça, etkili piano ve synth iş birliğiyle kotarılmış. Akustik arpejler açısından Fates Warning'i andıran yerlerin olması özellikle Sandglass parçasında, albümün karanlık yapısını ortaya çıkarmış. Dark Prog dediğimiz tarza yaklaşacak kadar bir riff yapısı var. Wolf'da riff ve pionaların işbirliği ile hissedilen o kasvet Sandglass'ta akustik arpejlerle çok daha fazla hissedilir durumda. Davulların parçalardaki geçişleri bambaşka bir hava katmış. Sanki böyle daha latinvari tomların, karanlık melodi anlayışıyla birleşimini geçişlerde kullanmışlar. Bu da grubu ilginç kılan noktalardan biri. Tony İvan'ın buradaki ses aralığını bu kadar etkin kullanması da bu havayı daha biraz daha kıran bir etken olarak kullanılmış.

To Days of Old parçasından sonra açıkçası albümdeki riff değişimi gözlenebilir, daha Psychotic Waltz alt yapılı riff yapısına geçiş var. Tony İvan'ın özellikle Blank parçasındaki agresifliği albümün patlama noktalarından birisi. Ayrıca bu parçadaki Malmsteenvari soloların, rifflerin arasına bu kadar iyi yedirilmesi etkileyici gerçekten. Bu parçada dahil olmak üzere birçok parçada duygusallık yoğun olarak hissediliyor ama aynı zamanda da bir kasvet ve agresiflik var. Shade of Faith'in o melodik yapısı burada agresifliğe bırakmış kendini. Transmission Part II, albümün devamlılığında çok önemli bir rol oynuyor. Gitarlardaki sweapli, neo klasik yapıyı albümün birkaç yerinde hissedebilirsiniz. Özellikle bazı yerlerde vokallerin altında saklanmış bir biçimde yerleştirilmiş.

Bu albümde en ilgi çeken nokta akustik gitarlarla oluşturulmuş o karanlık, kasvetli hava oldu. Tony İvan'ın katkısıyla birlikte albümün son parçasında elektronik soundlar az olsa bile var. Daha önce "Conception Flow" albümünde gördüğümüz Roy Khan'ın vokal tekniği yer yer denenmiş. Vokallerdeki birkaç duygunun bir araya gelmesi gibi. Albümün son parçası olan I'll Never Be The Same'in sonundaki etkili melodi oluşumu, sanki bazı filmlerin sonunda yazan To Be Continued dermiş gibi.

Bundan sonraki albüm için dört yıl beklemeyiz umarım.

Songs / Tracks Listing

1. Transmission Part I (instrumental) (4:00)
2. Erasable Tears (4:23)
3. Wolf (6:16)
4. Sandglass (5:51)
5. Letter To No One (5:08)
6. To The Days Of Old (5:08)
7. Blank (6:43)
8. Transmission Part II (instrumental) (2:43)
9. My Home (Into Infinity) (5:53)
10. I'll Never Be The Same (6:00)

Line-up / Musicians

Tony Ivan / lead,backing vocals
Pete Christ / electric and acoustic guitars,bass,piano,backing vocals
Peter Vichew / guitars
Sunny X / keyboards
Drago / drums,percussion,backing vocals

Albümü buradan satın alabilirsiniz.

Albümü buradan dinleyebilirsiniz.

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...